FETHULLAH GULEN

YIGIT


Bir yiğit vardı gömdüler şu karşı bayıra
Arkadan kefenini gömleğini soydular
Aman kalkar deyip üstüne taşlar koydular
Bir yiğit vardı gömdüler şu karşı bayıra

Yiğidim hele anlatıver olup biteni
Sen dertli vatan dertli oturup ağlayalım
Ağlayıp sinelerimizi dağlayalım
Yiğidim hele anlatıver olup biteni

Ses ver yiğidim ses ver yoksa beni duymuyormusun
Asırlar varki hep hayalinle oynaşıyorum
Kalkıp geleceğin ümidiyle yaşıyorum
Ses ver yiğidim ses ver yoksa beni duymuyormusun

Sırtımda ardan bir gömlek yılların vebali
Ümitle ışıldayan gönlüm seni bekliyor
Kah göklerde uçup kah yerlerde emekliyorum
Sırtımda ardan bir gömlek yılların vebali

Her tarafta harab eller baykuşlara bayram
Köprüler yıkılmış ve yollar yolcusuz
Gelip uğrayanı kalmamış çeşmeler susuz
Her tarafta harab eller baykuşlara bayram

İradelerde çatırtı ruhlarda müthiş şok
Tarihi yağmaladı bir düzine talihsiz
Değerler altüst oldu mukaddesat sahipsiz
İradelerde çatırtı ruhlarda müthiş şok

Tıpkı rüyalarda olduğu gibi diril gel
Beyaz atın üzerinde bir sabah erken
Gözlerim kapalı ruhumda seni süzerken
Tıpkı rüyalarda olduğu gibi diril gel

DUNYA


Burada hiç kimse durucu değil,
Hepimiz dünyâdan göçmeye geldik.
Kör olan bu işi görücü değil,
İyiyi kötüden seçmeye geldik.

Pazarcılar gibi alış-verişle,
Öbür âlem için bir sürü işle,
Az bir sıkıntı, biraz bekleyişle,
Bu çetin köprüyü geçmeye geldik.

Gelmedik buraya biz dava için,
Encâmı karanlık bir kavga için,
Dünyâlara ait bir sevdâ için,
Bizler âb-ı hayat içmeye geldik.

Kehf ashâbı gibi mağaralarda,
O en Kutlu ile mübârek GÂR'da,
Henüz ölüp gömülmeden mezarda,
Bitmeyen çileyi çekmeye geldik.

Niceler düştüler dünyâ ağına,
Vuruldular bahçesine bağına,
Anlarlar varınca son durağına,
Bizler bu bahçeyi ekmeye geldik...

UMIT ve ENDISE


Sırtımda müthiş bir dağ,ufkumda taze bahar,
Gözlerimde sevinç, sinemde ürperten acı;
Her lâhza yudumladığım bir zakkum ağacı,
Hicranla inliyorum, inliyorum hep zâr zâr...

Dertten anlayan pek az, onunda gönlü harap,
Kıvrım kıvrım zavallı cismaniyet ağında;
Kalmamış ne fitil ne kıvılcım çerağında
Hissedip yaşayana kalıyor hep ızdırap.

Cız cız ediyor içim, hep hüzünlü o melâl,
Ancak her zaman nabzım da ümitle atıyor.
Ve imanım bütün ufkumu aydınlatıyor.
Şimdilerde bir tüy gibiyim, önümde visâl...

ISIGA GONUL VERENLER


Işığa gönül vermiş bu yiğitler,
Bir gece sonsuza yelken açtılar.
Işığa gönül vermiş bu yiğitler,
Geçerken her yere nurlar saçtılar.

Ruhlarını sardığı günden beri,
Solmayan güzelliklerden akisler;
Her gece rüyalarında bir peri,
Onlara öteden türküler söyler...

Hepsi de büyülü düşmüş çöllere...
Menendi olmayan bir eşsiz dilber,
Belki uğrar diye bizim ellere,
Gözetirler dörtbir yanı beraber.

Aşk u şevkden kanatlarla günlerce,
Koştular..içleri ümitle dolu.
Hayata ait bir yığın bilmece,
Birer birer çözüp oldular mutlu...

Sonu görünmez bir uzun yolculuk,
Onlar harıl harıl..yollar öğünür!
Şehinşah kapısında daim kulluk;
Ermeyen bahtsız ah edip dövünür.

Da'vamızın kara sevdalıları,
Varacaklar dünyanın ötesine;
Bir "yad-ı cemil" olacak adları
Girecekler milli ruh bestesine...

Herbiri bin gönülde yaşayacak..
Simalarında ebediyet rengi.
Hatıraları asla solmayacak,
Öte tarafdaki güllerin dengi...

Işığa gönül vermiş bu yiğitler,
Seyrettikçe çevreyi mest ü mahmur,
Dirilip bir daha ölmek dilerler,
Ellerinde kevserler dolu fağfur.

(KIRIK MIZRAP,***)

GONLUMUN GULU


Seni seven her ruh uludur ya Rasulaallah
Gönlü gözü onun doludur ya Rasulallah

Cemalin pertevinden zerre şevk alan billah
Kapının ayrılmaz kuludur ya Rasulaallah

Beklemez bir başka iltifat sana erenler
Artık o bağın bülbülüdür ya Rasulaallah

Bu hülyalı mavilikte bir bir yeşerenler
Senin bahçenin sümbülüdürya Rasulaallah

Uçuşur ikliminde altın kanatlı kuşlar
İklimin kuşların yoludur ya Rasulaallah

Cennet yamaçları gibidir orda ufuklar
Cemalin bu ufkun tülüdür ya Rasulaallah

Sana ermek inançlı gönüllerin rüyası
Seni bilmeyenler ölüdür ya Rasulaallah

Vuslatın bu garip kıtmirin daim hülyası
Bu benim gönlümün gülüdür ya Rasulaallah
(S.A.V)

BASKASINI


Bir göz ki görmüs O´nu o görmez baskasini.
Bir can ki duymus O´nu, o sevmez baskasini.

Yanip yakilan insan, bir kac kere bir anda;
Sinesi kebap olan, istemez baskasini.

Asktir gönül üstadi, döver ruhu havanda,
Bekleyip bulmus ruhlar beklemez baskasini.

Gönül tahtlarin tahti, Süleymani muhabbet
Muhabbete yol bulan, aramaz baskasini.

Her isi baska cevir bu masuk u pür hiddet,
O´nda varliga eren, var saymaz baskasini.

Biz O Saha kul olduk, kullugu cihan deger,
Kullukta fahir bulduk, bilmeyiz baskasini.

Bulduk en bulunmazi, esi olmayan canan,
Güzelligi nümayan, görmeyiz baskasini.

TEN KAFESI


Hicranlar tül tül ufkumda agaran her sabah,
Bilsem ki bir ben miyim düsünen, bir bilsem ah!

Gurbet, yalnizlik, perde perde duygu ve elem
Gam yükünü tasiyan bir ben, bir de bu kalem...

Ben söylerim o yazar, düsünürüm yas döker;
Bir upuzun yolculuk, izdirap sürer gider...

Bir gün her sey biter, bitmeyen sadece hasret!
Hicret icinde vuslat, vuslat icinde hicret:

Arayip bulamamak, bulupta erememek,
Hergün bilmem kac kere ölüp ölüp dirilmek...

Düsünüyorum nerden geldigimi, kimim ben?
Bir seyler ariyorum heryerde ve derinden.

Kendisine "Sen" diyecegim gönül hamulem,
Ruhum O´na titreyis icinde eklem eklem...

Duydugum an, O´nun o ruh veren sesini,
Asip gitmis olacagim bu "ten" kafesini.

INSAN


Insana insan denmez kendini bulmayinca,
Gonul bir viranedir sevgiyle dolmayinca.

Oze don birak teni, sever isen kendini,
Yolda kalirsin inan Allah`la olmayinca.

Nefsine uymussan tam, isin cam ustune cam,
Bir yere varamazsin ruhunla kalmayinca.

Allah masuk, Allah yar, gayrisi sinede bar,
Eremezsin bir yere huzura varmayinca.

ANA SAYFAYA GIDER