MEHMET AKIF ERSOY

ISTIKLAL MARSI


Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak
O benim milletimin yıldızıdır parlayacak
O benimdir, o benim milletimindir ancak

Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı hilal
Kahraman ırkıma bir gül. Ne bu şiddet bu celal
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal
Hakkıdır hakka tapan milletimin istiklal

Ben ezelden beridir hür yaşadım hür yaşarım
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım
Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddım var
Ulusun! Korkma nasıl böyle bir imanı boğar
Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar

Arkadaş yurduma alçakları uğratma sakın
Siper et gövdeni dursun bu hayasızca akın
Doğacaktır sana vaadettiği günler hakkın
Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın

Bastığın yerleri toprak diyerek gecme tanı
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı
Sen sehit oğlusun, incitme yazıktır atanı
Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı

Kim bu cennet vatan uğruna olmaz ki feda
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda
Canı cananı bütün varımı alsın da hüda
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda

Ruhumun senden ilahi şudur ancak emeli
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli
Şu ezanlar ki saadetleri dinin temeli
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli

O zaman vecd ile bin secde eder varsa taşım
Her cerihamdan ilahi boşanıp kanlı yaşım
Fışkırır ruhi mücerret gibi yerden naşım
O zaman yükselerek arşa değer belki başım

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlal
Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet
Hakkıdır hakka tapan milletimin istiklal

ÇANAKKALE SEHITLERINE


Su Bogaz harbi nedir? Var mi ki dünyâda esi?
En kesîf ordularin yükleniyor dördü besi,
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya-
Kaç donanmayla sarilmis ufacik bir karaya.
Ne hayâsizca tehassüd ki ufuklar kapali!
Nerde _ gösterdigi vahsetle bu: bir Avrupali
Dedirir - yirtici, his yoksulu, sirtlan kümesi,
Varsa gelmis, açilip mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünyâ, bütün akvâm-i beser,
Kayniyor kum gibi, tûfan gibi, mahser mahser.
Yedi iklîmi cihânin duruyor karsina da,
Ostralya'yla beraber bakiyorsun: Kanada!
Çehreler baska, lisanlar, deriler rengârenk;
Sâde bir hâdise var ortada: Vahsetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâ'ûna da züldür bu rezîl istîlâ!
Ah o yirminci asir yok mu, o mahlûk-i asîl,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkiyla, sefil,
Kustu Mehmedcigin aylarca durup karsisina;
Döktü karnindaki esrârim hayâsizcasina.
Maske yirtilmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe, hakîkat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tarîbe müvekkel esbâb,
Öyle müdhis ki: Eder her biri bir mülkü harâb.
Öteden sâikalar parçaliyor âfâki;
Beriden zelzeler kaldiriyor a' mâki;
Bomba simsekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor gögsün üstünde o arslan neferin.
Yerin altinda cehennem gibi binlerce lâgam,
Atilan her lâgamin yaktigi: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhis tipidir: Savrulur enkaaz-i beser..
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Bosanir sirtlara, vâdilere, sagnak.
Saçiyor zirha bürünmüs de o nâmerd eller,
Yildirim yaylimi tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangini, durmus da açik sînelere,
Sürü hâlinde gezerken sayisiz tayyâre.
Top tüfekten daha sik, gülle yagan marmîler...
Kahraman ordyu seyret ki bu tehdîde güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmindan;
Alinir kal' a mi gögsündeki kat kat îman?
Hangi kuvvet onu, hâsâ, edecek kahrina râm?
Çünkü te' sîs-i Ilâhî o metîn istihkâm.
Sarilir, indirilir mevki-i müstahkemler,
Beserin azmini tevkif edemez sun-i beser;
Bu gögüslerse Hudâ'nin ebedi serhaddi;
« O benim sun-i bedi'im, onu çignetme» dedi
Âsimin nesli... diyordum ya... nesilmis gerçek:
Iste çignetmedi nâmûsunu, çignetmeyecek.
Sühedâ gövdesi, bir baksana, daglar, taslar...
O, rükû olmasa, dünyâda egilmez baslar,
Yaralanmis temiz alnindan, uzanmis yatiyor,
Bir hilâl ugruna, yâ Rab, negünesler batiyor!
Ey, bu topraklar için topraga düsmüs, asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alni deger.
Ne büyüksün ki kanin kurtariyor Tevhîd'i...
Bedr'in arslanlari ancak, bu kadar sanli idi.
San dar gelmeyecek makberi kimler kazsin
« Bu, tasindir» diyerek Kâbe'yi diksem basina;
Rûhumun vahyini duysam da geçirsem tasina;
Sonra gök kubbeyi alsam da, rîda namiyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecramiyle,
Mor bulutlarla açik türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yi uzatsam oradan;
Sen bu âvîzenin altinda, bürünmüs kanina,
Uzanirken, gece mehtabi getirsem yanina,
Türbedarin gibi tâ fecre kadar bekletsem ;
Gündüzün fecr ile âvîzeni lebriz etsem;
Tüllenen magribi, aksamlari sarsam yarana...
Yine bir sey yapabildim diyemem hâtirina.
Sen ki, son ehl-i salibin kirarak savletini,
Sarkin en sevgili sultâni Sâlâhaddin`i,
Kiliç Arslan gibi iclaline ettin hayran...
Sen ki, Islam`i kusatmis, boguyorken hüsran,
O demir çemberi gögsünde kirip parçaladin;
Sen ki, rûhuna beraber gezer ecrami adin;
Sen ki, a`sara gömülsen tasacaksin...Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu, cihat...
Ey sehit oglu sehid, isteme benden makber,
Sana agûsunu açmis duruyor peygamber.

MUSLUMANLIK


"Kim Muslumanlarin derdini kendine mal etmezse
onlardan degildir." Hadis-i Serif

Müslümanlik nerde! Bizden geçmis insanlik bile...
Adem aldatmaksa maksad, aldanan yok, nafile!
Kaç hakiki müslüman gördümse, hep makberdedir;
Müslümanlik, bilmem amma, galiba göklerdedir;
Istemem, dursun o payansiz mefahir bir yana...
Gösterin ecdada az çok benziyen kan bana!
Isterim sizlerde görmek irkinizdan yadigar,
Çok degil, ancak Necip evlada layik tek siar.
Varsa sayet, söyleyin, bir parçacik insafiniz:
Böyle kansiz miydi -hasa- kahraman ecdadiniz?
Böyle düsmüs müydü herkes ayrilik sevdasina?
Benzeyip sirazesiz bir mushafin eczasina,
Hiç görülmüs müydü olsun kayd-i vahdet tarumar?
Böyle olmus muydu millet canevinden rahnedar?
Böyle açliktan bogazlar miydi kardes kardesi?
Böyle adet miydi bi-perva, yemek insan lesi?
Irzimizdir çignenen, evladimizdir dogranan...
Hey sikilmaz, aglamazsan, bari gülmekten utan!...
"His" denen devletliden olsaydi halkin behresi:
Payitahtindan bugün tasmazdi sarhos naresi!
Kurd uzaklardan bakar, dalgin görürmüs merkebi.
Saldirirmis ansizin yaydan bosanmis ok gibi.
Lakin, ask olsun ki, aldirmaz otlarmis esek,
Sanki tavsanmis gelen, yahut kiliksiz köstebek!
Kâr sayarmis bir tutam ot fazla olsun yutmayi...
Hasmi, derken, çullanirmis yutmadan son lokmayi!...
Bu hakikattir bu, sasmaz, bildigin usluba sok:
Halimiz merkeple kurdun ayni, asla farki yok.
Burnumuzdan tuttu düsman; biz bogaz kaydindayiz;
Bir bakin: hala mi hala ihtiras ardindayiz!
Saygisizlik elverir... Bir parça olsun arlanin:
Vakti çoktan geldi, hem geçmektedir arlanmanin!
Davranin haykirmadan nakus-u izmihaliniz...
Öyle bir buhrana sapmistir ki, zira, halimiz:
Zevke dalmak söyle dursun, vaktiniz yok mateme!
Davranin zira gülünç olduk bütün bir aleme,
Beklesirken gökte yüz binlerce ervah, intikam;
Yerde kalmis, na'sa benzer kavm icin durmak haram!...
Kahraman ecdadinizdan sizde bir kan yok mudur?
Yoksa, istikbalinizden korkulur, pek korkulur.
Mehmed Akif 1913

O SEHIDIN ARDINDAN


Bir leyle-i kadirde dusen din icin yere,
Su matemli kalbimden, o ulkucu sehide...
Saldirtmadan sag iken mubarek magbedine.
Uzanan el kirilir bu kutsal dine!...
Yemin ettik ulkudas, yolumus yolun olsun,
Imansiz alcaklardan zafer kimin haddine?
Bakma gozlerimize, gozden degildir o yas,
Neden aglayalim, olmedin ki ulkudas'..
Ovmeyecegim seni, cunku ovgu az sana,
Sen ki bayragin gibi, boyandin bir al kana.
"Dugun gecesi" demis bu olume Mevlana
Bir leyle-i kadirde kavustun sen Mevla'na
Omuzlarda gitsede albayraktaki naas
Sana oldun diyemem, olmedinki ulkudas.
Seninle din yolunda, olmustuk biz yoldas.
Sen bizi gectin ama, yetisiriz ulkudas
Ne tez geldi yigidim, genc yasta sana hazan
Sehide su isitti, aklasti kara kazan.
Sen borcunu odedin sira bizde ulkudas"..
Simdi senin dinini bu emin eller bekler
Atom atsalar bile, yaradani kim terkler?
Ama ne var ki boyle uruyecek kopekler
Sen sehit oldun yigit, onlar geberecekler"..

Vurulup tertemiz alnindan uzanmis yatiyor,
Bir hilal ugruna Yarap ne gunesler batiyor.

HÜSRAN


Ben böyle bakip durmayacaktim, dili bagli,
Islam'i uyandirmak için haykiracaktim.
Gür hisli, gür imanli beyinler, cosar ancak,
Ben zaten uzunboylu düsünmekten uzaktim!
Haykir! Kime, lakin? Hani sahipleri yurdun?
Ellerdi yatanlar, saga baktim, sola baktim;
Feryadimi artik bogarak , na'sini, tuttum,
Bin parça ettim si'irime gömdüm de biraktim.
Seller gibi vadiyi eninim saracakken,
Hiç çaglamadan, gizli inen yas gibi aktim.
Yoktur elemimden su sagir kubbede bir iz;
Inler "Safahat"imdaki hüsran bile sessiz!

BÜLBÜL


Bütün dünyâya küskündüm, dün aksam pek bunalmistim;
Nihayet, bir zaman kirlarda gezmis, köyde kalmistim.
Sehirden kaçmak isterken sular zâten kararmisti;
Pek issiz bir karanlik sonradan vadiyi sarmisti.
Isik yok, yolcu yok, ses yok, bütün hilkat kesilmis lâl...
Bu istigrâki tek bir nefha olsun etmiyor ihlâl.
Muhitin hâli "insaniyet"in timsâlidir, sandim;
Dönüp maziye tirmandim, ne hicranlar,neler andim!
Tasarken hasrolup beynimden artik bin müselsel yâd,
Zalâmin sinesinden fiskiran memdüd bir feryâd,
O müstagrak, o durgun vecdi nâgâh öyle costurdu:
Ki vâdiden bütün, yer yer,eninler çaglayip durdu.
Ne muhrik nagmeler, yâ Rab, ne mevcâmevc demlerdi:
Agaçlar, taslar ürpermisti, güyâ Sür-i Mahserdi!
__Esin var, âsiyânin var, bahârin var, ki beklerdin;
Kiyametler koparmak neydi, ey bülbül, nedir derdin?
O zümrüd tahta kondun, bir semâvi saltanat kurrdun;
Cihânin yurdu hep çignense, çignenmez senin yurdun.
Bugün bir5 yemyesil vâdi, yarin bir kipkizil gülsen,
Gezersin, hânümânin sen, için sen, kâinâtin sen.
Hazansiz bir zemin isterse,sâyed ruh-i ser-bâzin,
Ufuklar, bu'd-i mutlaklar bütün mahküm-i pervâzin.
Degil bir kayda, sigmazsin-kanatlandin mi-eb'âda;
Hayâtin en muhayyel gâyedir ahrâra dünyâda.
Neden öyleyse mâtemlerle eyâmin perisandir?
Niçin bir damlacik gögsünde bir umman hurüsandir?
Hayir, mâtem senin hakkin degil... Mâtem benim hakkim:
Asirlar var ki, aydinlik nedir, hiç bilmez âfâkim!
Teselliden nasibim yok, hazân aglar bahârimda;
Bugün bir hânümansiz serseriyim öz diyârimda!
Ne hüsrandir ki: Sark'in ben vefâsiz kansiz evlâdi,
Serâpâ Garb'a çignettim de çiktim hâk-i ecdâdi!
Hayalimden geçerken simdi; fikrim hercümerc oldu,
Salâhaddin-i Eyyubi'lerin, Fatih'lerin yurdu.
Ne zillettir ki: Nakuus inlesin beyninde Osman'in;
Ezan sussun, fezâlardan silinsin yâdi Mevlâ'nin!
Ne hicrandir ki: En sevketli bir mâzi serâb olsun;
Okudretler, osatvetlerharab olsun, türâb olsun!
Çökük bir kubbe kalsin ma'bedinden yildirim Hân'in;
Senâ'atlerle çignesin muazzam kabri Orhan'in;
Ne haybettir ki: Vahdet-gâhi dînin devrilip,tas,tas,
Sürünsün simdi milyonlarca me'vasiz kalan dindas!
Yikilmis hânümanlar yerde iskenceyle kivransin;
Serilmis gövdeler, binlerce,yüzbinlerce dogransin!
Dolassin, sonra, Islam'in harem-gâhinda nâ-mahrem...
Benim hakkim, sus ey bülbül, senin hakkin degil.

BANDO


Vuruyor bando su karsimda duran minberde
O,sizin secdeye bas koydugunuz,mermerde
Disi,erkek bir alay murdar ayak dans ediyor
Kiritmalar,kahkahalar kubbeyi gumburdetiyor
Avlu bastan basa binlerce dilenciyle dolu
Eskisahipleri ulkenin kapamislarda yolu
El acip yalvariyor yeni sahiplerine

BIR GECE


On dört asir evvel, yine böyle bir geceydi
Kumdan, ayin ondördü, bir öksüz çikiverdi!
Lakin, o ne hüsrandi ki; Hissetmedi gözler;
Kaç bin senedir, halbuki, beklesmedelerdi!
Nerden görecekler? Göremezlerdi tabi:
Bir kerre, zuhur ettigi çöl en sapa yerdi;
Bir kerre de, ma'mure-i dünya, o zamanlar,
Buhranlar içindeydi, bugünden de beterdi.
Sirtlanlari geçmisti beser yirticilikta;
Dissiz mi bir insan, onu kardesleri yerdi!
Fevza bütün afakini sarmisti zeminin,
Salgindi, bugün sark'i yikan, tefrika derdi.
Derken, büyümüs, kirkina gelmisti ki öksüz,
Baslarda gezen kanli ayaklar suya erdi!
Bir nefhada insanligi kurtardi o masum,
Bir hamlede kayserleri, kisralari serdi!
Aczin ki, ezilmekti bütün hakki, dirildi;
Zulmün ki, zeval aklina gelmezdi, geberdi!
Alemlere rahmetti, evet, Ser'-i mübini,
Sehbalini adl isteyenin yurduna gerdi.
Dünya neye sahipse, onun vergisidir hep;
Medyun ona cemiyyeti, medyun ona ferdi.
Medyundur o masuma bütün bir beseriyyet...
Ya Rab, bizi mahserde bu ikrar ile hasret.

ŞARK’IN YEGÂNE DÂHÎSİNE


Yanık bağrında, yıllardır, kanar mızrâbının yâdı,
Gel ey bîçâre Şark’ın, Şark’a küsmüş evlâdi.
Zaman issiz, mekân issiz, görünmez kimse meydanda,
Gel ey dâhi-i gâib san’atın pek bîkes arkanda

Bütün cevvinde ölgün ruhu inler bir derin ye’sin,
Bu vîran kubbe yüksek bir figân ister ki ses versin.
Evet, yüksek, senin ûdun kadar yüksek figân ister.
Gel ey Dâvûd-ı san’at Sûr-ı Mahşer’den nevâ göster!

Uyansın, gel ki, mızrâbınla Şark’ın dalgın eb’âdı,
Kıyâmetler koparsın, her telin bir sesle feryâdı.
Turâb olmuş emeller silkinip çıksın mezârından;
Hayât emvâcı fışkırsın muhitin rûh-ı zârından.

Gönüller cezbelensin, cezbeler Mevlâ’ya tırmansın,
Fezâlar kudretin “Lebbeyk” tûfânıyla çalkalansın.
Gel ey Peygamber’in fevka’l-beşer fitratta evlâdi,
Bugün, bîçâre san’at bekliyor, bir senden imdâdı.

Gezen lâkayd ayaklardır bugün kudsî harîminde,
Nasıl nâ-mahrem izler var görürsün Şark’a bir in de.
Melez, soysuz, şerefsiz parçalardan başka şey yok hiç;
Ne düşkün zevk-i millî; besteler piç, sâh-eserler piç.

Asâlet rûhu bin fetretle sarsılmış, harâb olmuş,
Yürekler çöl kesilmiş, duygular yer yer serâb olmuş,
Bu çöl, tûfanlar ister cevv-i san’attan ki ürpersin,
Sen ey dâhîsi Şark’ın, yoksa bir yağmur mu beklersin?

O müdhîs ûdunun birden çakıp göğsünde bin mahşer,
Denizler püsküren her nevhadan yağmazsa şimşekler,
Bu zulmetler kımıldanmaz, bu kavrulmuş zemin kanmaz;
Nasıl kansın ki vâdî öğle yağmurlarla ıslanmaz.

Ne terler döktü, alnından Büyük Cedd’in, ne uğraştı,
O terler ki serpildikçe kumdan vâhalar taşdı.
Bütün gözler kararmışken behîmiyyetle, küfranla,
Nasıl yükseldi yurdun kalbi lâhûtî bir îmanla.

Nasıl fışkırdı ümmî sînelerden öyle hisler ki,
Hayâl etmezdi insâniyyetin bîçâre idrâki.
Zaman artık senin... Gel sen de yükselt öyle bir vâha,
Bu ıssız çölde hâib inleyen binlerce ervâha.

Gel ey Peygamber’in fevka’l-beser fitratta evlâdı,
Uyansın, gel ki, mizrâbınla Şark’in dalgın eb’âdı.
31 Mart 1898

FATIH KURSUSUNDEN


Birinci zumreyi teskil eden zavalli avam,
Biraksalar devam edecek tatli uykusuna devam.

Bugun nasibini yerlestirince kursagina;
"Yarin" nedir? Onu bilmez, yatar donup sagina.

Yikilsa ars-i hukumet, tikilsa kabre vatan,
Vazifesi degil; cunku "hepsi Allah'tan!"

Ne hukmu var ki, esasen yalanci dunyanin?
Olurse, yan gelip yatacak cennetinde Mevla'nin.

Fena kuruntu degil! Ben derim, sorulsa bana:
"Kabul ederse cehennem ne mutlu, amca, sana!" ..........

ikinci zumreyi teskil eden cemaat ise,
Hayata kuskun olandir ki: saplanip ye'se,

"Selametin yolu yoktur... Ne yapsalar bosuna!"
Demis te hirkayi cekmis butun butun basina.

Bu turlu bir hareket mahz-i kufr olur, zira:
Talepte amir olurken bir ayetinde Huda;

Buyurdu: "Kesmeyiniz ruh-u rahmetimden umid;
Ki musrikin olur ancak o nefhadan nevmid."

Bu bir; ikincisi: ye'sin ne olsa esbabi,
Onun atalet-i kulliyedir ki icabi,

Bu zuppeler acaba hangi cinsin efradi?
kadin desen, geliyor arkasindan erkek adi;

Hayir, kadin degil; erkek desen, nedir o kilik?
Demet demetken o saclar ne muhtasar o biyik?

Sadasi baykusa benzer, hirami saksagana;
Hulasa, zuppe demistim ya, artik anlasan a!...

Fakat bu kukla herif bir buyuk seciyye tasir,
Ki, haddim olmiyarak, "Aferin!" desem yarasir.

Nedir mi? Anlatayim: oyle bir metaneti var,
Ki en savulmiyacak ye'si tek birayla savar.

Sinirlerinde teessur denen fenalik yok,
Tabiatinda utanmakla asinalik yok.

Bilirsininiz, hani, insanda bir damar varmis,
Ki yuzsuz omak icin mutlaka o catlarmis,

Nasilsa "Rabbim utandirmasin!" duasi alan,
Bu arsizin o damar zaten eksik anlindan!

Cebinde gordu mu uc tane cil kurus nazlim,
Tokatliyan'da satar mutlaka, gider de calim.

Eger dolandirabilmisse istenen parayi;
Gorur mahalleli ta karnavaldan maskarayi!

Beyoglu'nun o mulevves muhit-i fahisine
Dalar gider, takilip bir sefilin pesine.

"Haya, edeb gibi sozler rusum-u fasidedir;
Vatanla aile, hatta, kuyud-u zaidedir."

Diyor da hepsine birden kuduzca saldiriyor..
"Ayip degil mi?" demissin... Acep kim aldiriyor!

Namaz, oruc gibi seylerle yok alis verisi;
Mukaddesat ile eglenmek en birinci isi.

Duyarsaniz "kara kuvvet" bilin ki: imandir.
"Kitab-i kohne" de -hasa- Kitab'i Yezdan'dir.

Usenmeden ona Kur'ani anlatirsan eger,
Su ezberindeki esmayi muttasil geveler:

"Kurun-u maziyeden kalma cansiz evradi
Cekerse, dogru mu yirminci asrin evladi?"

Nedir alakasi yirminci asr-i irfanla
Bu saklaban herifin? Anlamam ayip degil a!

Meta'-i fazli mi varmis elinde gosterecek?
Nedir meziyyeti, gorsek de bari ogrensek.

Hayir! Mehasin-i Garb'in birinde yok hevesi;
Rezail, oldu mu lakin, siaridir hepsi!

Butun kebaire (icki,kumar,zina) tiryaki bir kopuk tanirim.
-Ne oldu bilmiyorum simdi, sag degil sanirim-

Kumar, senaatin aksami, irtikap, icki...
Hulasa defter-i a'mali oyle kapkara ki:

Yaninda leyl-i cehennem, sabah-i cennettir!
"Utanmiyor musun. Ettiklerin rezalettir!"

Denirse kendine, milletlerin ekabirini
Sayardi gostererek hepsinin kebairini:

"Filan icerdi... Filan fuhsa munhemikti..." diye
Mulevvesatini bir bir rical-i maziye

Izafe etmeye baslardi paye vermek icin.
"Peki! Fezaili yok muydu soylediklerinin?"

Diyen cikarsa "muverrihlik etmedim!" derdi.
Su zuppeler de, bugun ayni ruhu gosterdi.

Fransiz'in nesi var? Fuhsu, bir de ilhadi;
Kapi$ti bunlari "yirminci asrin evladi!"

Ya Alman'in nesi var zevki oksayan? Birasi;
Unuttu ayrani, ma'tuda dondu kahrolasi!

Heriflerin, hani dunya kadar bedayii var:
Ulumu var, edebiyyati var, sanayii var.

Giden birer avuc olsun getirse memlekete;
Doner muhitimiz elbet muhit-i ma'rifete.

Kucak kucak tasiyor olmadik mesaviyi;
Begenmesek "medeniyyet!" diyor; inandik iyi!

"Ne var, biraz da maarif getirmis olsa..." desek
Emin olun size "hammallik etmedim?" diyecek.
Fatih Kursusunde - 1914

SECMELER


"Hurriyeti aldik!" dediler, gaybe inandik;
"Eyvah, bu bazicede bizler yine yandik!"

Cem'iyyete bir firka dedik, tefrika cikti:
Sapsaglam iken milletin erkanini yikti.

"Turan ili" namiyle bir efsane edindik;
"Efsane, fakat, gaye!" deyip az mi didindik?

Kac yurda veda etmedik artik bu ugurda?
Elverdi gidenler, aciyin eldeki yurda!

istanbul Kanunuevvel 1334 1918

Sabah iskambil atar kahvede, aksam domine...

Koylunun bir seyi yok, sihhati, ahlaki bitik;
Bak o sirtindaki mintan bile tiftik tiftik.

Bir kemik, bir deridir olmedi kaldiysa diri;
Nerde evvelki refahin ancak onda biri?

Dam cokuk, arsa rehin, bahceyi icra ister;
Bir kalem borca bedel faizi defter defter!

Hic bakim gormediginden mi nedendir, toprak,
Verilen tohmu da inkar edecek, oyle corak,

Bire dort aldigi yil koylu emin ol, kudurur:
Har vurur bitmeyecekmis gibi, harman savurur.

Ugramaz, gun kavusur, citine yahut evine;
Sabah iskambil atar kahvede, aksam domine.

Muhtasar, gayr-i mufid ilmi kadardir dini;
Ne evamir, ne nevahi, secemez hicbirini.

Namazin semtine bayramlarda ugrar sade;
Hic su gormez yuzunun dusmanidir seccade.

Hani, uc bes kisiden fazla musalli arama;
Mescid ambarlik eder, baska ne yapsin, imama!

Okumak bahsini gec, Cunku o defter kapali,
Bir redif zabiti mektepleri debboy yapali,

Sitma, fuhus, icki, kumar, turlu fecayi' salgin...
Sonra soylenmiyecek sekli de var hastaligin.

Bir taraftan bulanir levse hesapsiz namus;
Bir taraftan serilir topraga milyonla nufus.

ASiM: SAFAHAT-6.Kitap 1919

"Hic bilenle bilmeyen bir olurmu?" (Kuran-i Kerim)

Olmaz ya... Tabii... Biri insan, biri hayvan!
Oyleyse cehalet denilen yuz karasindan

Kurtulmaya azmatmeli bastan basa millet.
Kafi degilmi, yoksa bu son ders-i felaket?

Son ders-i felaket neye mal oldu? Dusunsen:
Beynin eriyip yas gibi damlardi gozunden!

"Son-ders-i felaket" ne demektir? Su demektir:
Gelmezse eger kendine millet, gidecektir!

Zira, yeni bir sadmeye(carpma) artik dayanilmaz;
Zira, bu sefer uyku olumdur, uyanilmaz!

Coskun, koca bir sel gibi, daim beseriyyet,
Mustakbele kosmakta verip seyrine siddet.

Daglar, ucurumlar, ona yol vermemek ister...
Lakin o, ne yuksek, ne de alcak demez orter!

Akvam(kavimler, milletler) o buyuk nehre katilmis birer irmak...
Elbet katilir... Hangisi ister geri kalmak?

Bizler ki bu muthis, bu muazzam cereyanla
Ugrasmaktayiz... Bak, ne kadar cilginiz anla!

Ugras bakalim, yoksa isin, hey saskin!
Kursun gibi sur'atli, denizler gibi taskin

Bir caglayanin menba-i dehhasina(gayet dehsetli) dogru
Tirmanmaya benzer, yuzerek, baska degil bu!

Ey katre-i avare(zavalli damla), bu cusun, bu hurusun
Ahengine uymazsan, emin ol, bogulursun!

Yillarca, asirlarca suren uykudan artik,
Silkin de muhitindeki zulmetleri yak, yik!

Bir baksana : gokler uyanik, yer uyaniktir;
Dunya uyanikken uyumak maskaraliktir!

Eyvah! Bu zilletlere sensin yine illet...
Ey derd-i cehalet, sana dusmekte bu millet,

Bir hale getirdin ki, ne din kaldi, ne namus!
Ey sine-i islam'a coken kapkara kabus,

Ey hasm-i hakiki, seni oldurmeli evvel:
Sensin bize dusmanlari ustun cikartan el!

Ey millet uyan! Cehline kurban gidiyorsun!
islam'i da batsin! diye tutmus yediyorsun!

Allahtan utan! bari birak dini elinden...
Gir les gibi topraklara kendin, gireceksen!

Lakin, ne demek bizleri Allah ile iskat(susturmak)?
Allahtan utanmak da olur, ilim ile... Heyhat!

18 Cemaziyelevvel 1331 11 Nisan 1329
1913 SAFAHAT Ucuncu kitap-Hakkin sesleri

Muslumanlik sizi gayet siki, gayet saglam,
Baglamak lazim iken, anlamadim, anliyamam,

Ayrilik hissi nasil girdi sizin beyninize?
Fikr-i kavmiyyeti seytan mi sokan zihninize?

Birbirinden muteferrik bu kadar akvami,
Ayni milliyetin atlinda tutan islam'i,

Temelinden yikacak zelzele, kavmiyettir.
Bunu bir lahza unutmak ebedi haybettir...

Arnavutlukla, Araplikla bu millet yurumez..
Son siyasetse bu! Hic boyle siyaset yurumez!

Sizi bir aile efradi yaratmis Yaradan;
Kaldirin ayrilik esbabini artik aradan.

Siz bu davada iken yoksa, iyazen-billah,
Ecnebiler olacak sahibi mulkun nagah.

Diye dursun atalar: "Kal'a icinden alinir."
Yok ki hicbir isiden... Millet-i merhume sagir!

Bir degil mahvedilen devlet-i islamiyye...
Girdiler ayni siyasetle butun makbereye.

Girmeden tefrika bir millete, dusman giremez;
Toplu vurdukca yurekler, onu top sindiremez.

Birakin eski hukumetleri meydandakiler
Yetisir, soyle bakip ibret alan varsa eger.

iste Fas, iste Tunus, iste Cezayir, gitti!
iste irak'i da taksim ediyorlar simdi.

30 Muharrem 133127 Kanunuevvel 1328

Umidin her zaman haib, nasibin daima nekbet;
Hayatin gecti husranlarla ey gun gormeyen millet!
Ne devletsiz basin varmis, ne mel'un tali'in, hayret!
Muebbed bir hayat ummus da icmistin.. Fakat seyret:
Nasil zehr oldu birden diktigin sahba-yi hurriyet!

Meger altust olurmus en muazzam ars-i istiklal;
Meger pamal edermis en bulend akvami izmihlal;
Meger birden olurmus altiyuz yil beslenen amal,
Ufuklar, bak, adem rendinde zulmetlerle malamal..
Ne beklerdik, nasil ciktin sen ey ferda-yi istikbal!

Bu istikbali ruyamizda gorseydik inanmazdik!
"Sabah olmus" dedik, sezmekle bir avare aydinlik.
Ne haybettir: degilmis fecr-i kazibler kadar sadik!
Cahimi bin hatar kat kat yigilmis, gelde yirtip cik!
ilahi! Bir isik goster, bunaldik busbutun artik!

Fakat hey saskin, istimdad icin Hak'dan yuzun var mi?
Kitabullah'a yuksekten bakan gozler de aglar mi?
Muhakkar gordugun kuvvet bu gun bir bak, muhakkar mi?
Demezdin, ruhu Kur'an'in o lakaydiyle muztar mi?
Ya sen muztar kalir, feryad edersen, aldirirlar mi!

Evet, sen boyle bir ferda-yi mahser-hizi ummazdin,
Haberdar eyleyenler oldu; guldun. Pek de kurnazdin!
Kudurmustan beter bir hale geldin, durmadin azdin!
Dusen ma'suma cikmak gayr-i kaabil bin cukur kazdin:
Gomup ahlaki, artik fuhs icin bah-name'ler yazdin!

Utanmak bilmiyorsun, anladik, lakin ne isterdin:
Su milletin ki levsiyyati bir "meslek" deyip verdin?
ibadullahi saptirdin, fakat bir yol mu gosterdin?
Gorursen nerden bir namus, fush-abada gonderdin;
Sezersen kimde na-merdane bir fitrat, kanat gerdin!

Biyik kirpik, sakal yontuk da tirnaklar birer parmak;
Yikanmaz bir surat, sol gozde beyzi cam, fakat parlak;
Hamamsiz ensenin sirtinda bir yag var: kayar yavsak!
Su, kalcinlarla kivrik pantalon altinda, kiskivrak
Seken Osmanli centilmeninde hicbir duygu yok mutlak...
Utanmak ver, yeter, kaabilse Allah'im, utandirmak!

29 Tesrinisani 1328 (1912)

MEYHANE


Canim sikildi dun aksam, sokak sokak gezdim;
Sonunda bir yere saptim ki, once bilmezdim.

Bitince bir sira ev, sonra bir de virane,
Dikildi karsima bir han kilikli meyhane:

Basik tavanli, karanlik, sefil bir dukkan;
icinde bir masa, yahut civar tabutluktan

Atilma cok olu gormus acikli bir tenesir!
Yaninda hurdasi cikmis bir eski pusku sedir.

Sakat, bacaksiz on, on bes hasirli iskemle,
Kirik dokuk siseler, bir de cinko tepsiyle,

Bes on kadeh, iki uc testi... Sonra tezgahlik
Eden yan ustune devrilme kirli bir sandik.

Sonuk sonuk yaniyor rafta isli bir lamba...
Onunde bir kume: fes, takke, hirka, salta, aba

Kimildanip duruyorken, sefil bir sohbet,
BU isli zulmete vermekte busbutun vahset:

-Kuzum Dimitri, bu aksam biraz ziyadece ver...
-Ziyade, anladik amma ya ictigin siseler?

-Cizersin.-Oyle mi? Lakin, silinmiyor cetele!
Bakin tavan tebesirden gorunmez oldu... -Hele!

-Bizim pesin paramiz... Anladin mi dun kurusu?
-Ayol tukendi mezem... Bari koy biraz tursu.

Aratti kendini ustan... Dinince dinlersin!
-Hasan be, sende nasil nazli nazli soylersin!

Nedir o turku... Aman baska yok mu?... Hah, soyle!
-Omer, ne nazlaniyorsun? Biraz da sen soyle.

-Nevazil olmusum, Ahmed, birak sesim yok hic...
-Sesin mi yok? Acilir simdi: bir imam suyu ic!

-Yarin ne istesin Osman?-Ne isteyim... Burada!
-Dimitri corbaci, doldur! Ne durmusun orada?

-O kim gelen? -Baba Arif.-Sakalli, gel bakalim...
Yanas.-Selamunaleykum.-Otur biraz cakalim...

-Dimitri, hey parasiz geldi sanma, iste para!
-Ey anladik a kuzum...-Sar be yoldasim cigara...

-Aman bizim Baba Arif susuz musuz iciyor!
-Onun bi dalgasi olmak gerek: Tunel geciyor.

-Moruk, kacinci kadeh? Simdicik sizarsin ha!
-Sizarsa mis gibi yer, yetmemis adam degil a.

Yavas yavas kafalar, kelleler kizismisti,
Agiz, burun, hele sesler butun karismisti;

Dikildi agzina baktim, acik duran kapinin,
Fener elinde bir erkek, yaninda bir de kadin.

Bes on dakika suren bir dusunceden sonra,
Kadin girdi o zulmet-sera-yi menfura.(Nefret edilen karanlik yer)

Gozunde ebr-i teessur, yuzunde hun-i hicab,(uzuntu gozyaslari)
Vucudu ra'se-i na-car-i ye's icinde harab,(caresizlik uzuntusu)

Teveccuh eyleyerek sonradan gelen Babaya:
-Demek tasinmali artik coluk cocuk buraya!

Ayol, nedir bu senin yaptigin? Utan azicik...
Anan da, ben de, yumurcaklarin da ac kaldik!

Ne is, ne guc, gece gunduz icip zibar sade;
Sakin dusunme cocuklar acep ne yer evde?

Evet, sen el kapisinda surun isin yoksa!
Getir bu sarhosa yutsun, getir paran coksa!

Zavalli ben... Camasir, tahta, her gun ugras da,
Sonunda bir paralar yok, el elde bas basta!

O tahtalar, camasirlar da gecti, yok halim...
Ayakta sallanisim zorlanir Huda alim!

Calismadin, beni hep bunca yil calistirdin;
O yavrucaklari ciplak, sefil alistirdin;

Bilir mahalleli kim, aldigin zamanda beni,
Cehiz cimenle donatmisti beybabam evini.

Ne oldu simdi o esya? Satip kumarda yedin!
Evet, kumarda yedin, hem de karsilarda yedin!
..........................................

Herif! Su halime bak, merhametli ol azicik...
Birak o zikkimi, ictiklerin yeter artik.

Efendiler, agalar, siz de bir nasihat edin,
Sizin belki var evladiniz..-Hasan, ne dedin?

-Birak, kopoglu kadin amma calceneymis ha!
-Benimki cok daha fazlaydi.-Etme! -Elbet ya!

Onun icin bosadim. Sen isitmedin mi Halim?
-Kadin lakirdisi girmez kulagima zati benim.

Senin kadin dedigin adete pabuc gibidir:
Biraz vakti tasinir, sonradan degistirilir.

Kadin bu sozleri duymaz, tazallum eylerdi;
Herif mezar tasi tavriyle sade dinlerdi;

Acilip agzi nihayet, acilmaz olsa idi!
Tasip dokuldu, icinden su la'net-i ebedi:

-Cehennem ol seni hinzir orospu, git Bossun!
-Ben anladim isi, sen komsu, iyice sarhossun;

Ayiltiniz sunu yahut! -ilismeyin! -Birakin!
Herif ayildi mi, bilmem, dusup bayildi kadin!

SAFAHAT-Birinci Kitap

ANA SAYFAYA GIDER