NECIP FAZIL KISAKUREK

ÇILE


Gaiblerde bir ses geldi: Bu adam,
Gezdirsin boslugu ense kökünde!
Ve uçtu tepemden birdenbire dam;
Gök devrildi, künde üstüne künde...

Pencereye kostum: Kizil kiyamet!
Dediklerin çikti, ihtiyar baci!
Sonsuzluk, elinde bir mavi tulbent,
Ok çekti yukardan, üstüme avci

Atesten zehrini tattim bu okun,
Bir anda kül etti can elmasimi.
Sanki burnum, degdi burnuna (yok)un,
Kustum, öz agzimdan kafatasimi

Bir bardak su gibi çalkandi dünya;
Söndü istikamet, yikildi bosluk.
Al sana hakikat, al san rüya!
Iste akillilik, iste sarhosluk!

Ensemin örsünde bir demir balyoz,
Kapandim yataga son çare diye.
Bir kanli safakta, bana çil horoz,
Yepyeni bir dünya etti hediye

Bu nasil bir dünya, hikayesi zor;
Makâni bir satih, zamani vehim.
Bütün bir kahinat musamba dekor,
Bütün bir insanlik yalana teslim.

Nesin sen, hakikat olsan da çekil!
Yetis körlük, yetis, takma gözde cam!
Otursun yerine bende her sekil;
Vatanim, sevgilim, dostum ve hocam!
................

Aylarca gezindim, yikik ve saskin,
Benligim bir kazan ve aklim kepçe,
Deliler köyünden bir menzil askin,
Her fikir içimde bir çift kelepçe.

Niçin küçülüyor esya uzakta?
Gözsüz görüyorum rüyada, nasil?
Zamanin raksi ne bir yuvarlakta?
Sonum varmis, onu ögrensem asil?

Bir fikir ki sicak yarad kezzap,
Bir fikir ki, beyin zarinda sülük.
Selam sana hasmetli azap;
Yandikça gelisen tilsimli kütük.

Yalvardim: Gösterin bilmeceme yol!
Ey yedinci gök, esrarini aç!
Annemin duasi, düs de perde ol!
Bir asâ kes bana, ihtiyar agaç!

Uyku, katillerin bile çesmesi;
Yorgan, Allahsiza kadar siginak.
Teselli pinari, sabir memesi;
Size serbet, bana kum dolu çanak.

Bu mu, rüyalarda içtigim cinnet,
Sirrini ararken patlayan gülle?
Yesil asmalarda deprenis, sehvet;
Karinca sarayi, kupkuru kelle...

Akrep nokta nokta ruhumu sokmus,
Mevsimden mevsime girdim böylece.
Gördüm ki, ateste, cimbizda yokmus,
Fikir çilesinden büyük iskence.
.................................

Evet, her sey bende bir gizli dügüm;
Ne ölüm terleri döktüm, nelerden!
Dibi yok göklerden yeter ürktügüm,
Yetisir çektigim mesafelerden!

Ufuk bir tilkidir, kaçak ve kurnaz;
Yollar bir yumaktir, uzun ve dolasik.
Her gece rüyami yazan sihirbaz,
Tutuyor önümde bir mavi isik.

Büyücü, büyücü ne bana hincin?
Bu kükürtlü duman, nedir inimde?
Camdan keskin, kildan ince kilicin,
Bir zehir kiymak gibi, beynimde.

Lugat, bir isim ver bana halimden;
Herkesin bildigi dilden bir isim!
Eski esvaplarim, tutun elimden;
Aynalar söyleyin bana, ben kimim?

Söyleyin, söyleyin, ben miyim yoksa,
Arzi boynuzunda tasiyan öküz?
Belâ mimarinin seçtigi arsa;
Hayattan mühacir; esyadan öksüz?

Ben ki, toz kanatli bir kelebegim,
Minicik gövdeme yüklü Kafdagi,
Bir zerrecigim ki, Ars'a gebeyim,
Dev sancilarimin budur kaynagi!

Ne yalanlarda var, ne hakikatta,
Gözümü yumdukça gördügüm nakis.
Bosuna gezmisim, yok tabiatta,
Içimdeki kadar inis ve çikis.
................................

Gece bir hendege düsercesine,
Birden kucagina düstüm gerçegin.
Sanki erdim çetin bilmecesine,
Hem geçmis zamanin, hem gelecegin.

Açil susam, açil! Açildi kapi;
Atlas sedirinde mavera dede.
Yandi sirça saray, ilahi yapi,
Binbir avizeyle uçsuz maddede.

Atomlarda cümbüs, donanma, senlik;
Ve çevre çevre nur, çevre çevre nur.
Içiçe mimari, içiçe benlik;
Bildim seni ey Rab, bilinmez bilinmez meshur!

Nizam köpürüyor, med vakti deniz;
Nizam köpürüyor, ta çenemde su.
Suda bir gizli yol, pirilitili iz;
Suda ezel fikri, ebed duygusu.

Kaçir beni ahenk, al beni birlik;
Artik barinamam gölge varlikta.
Ver cüceye, onun olsun sairlik,
Simdi gözüm, büyük sanatkarlikta.

Öteler öteler, gayemin mali;
Mesafe ekinim, zaman madenim.
Gökte saman yolu benim olmali;
Dipsizlik gölünde, inciler benim.

Diz çök ey zorlu nefs, önümde diz çök!
Heybem hayat dolu, deste ve yumak.
Sen, bütün dallarin birlestigi kök;
Biricik meselem, Sonsuza varmak...

COCUK


Annesi gul koklasa, agzi gul kokan cocuk;
Agac icinde agac gelistiren tomurcuk...

Cocukta, ucurtmayla goge cikmaya gayret;
Karincaya goz atsa "nicin, nasil?" ve hayret...

Fatihlik nimetinden yuzu bir nurlu muhur;
Biz akil tutsagiyiz, cocuktur ki asil hur.

Allah diyor ki: "Gecti gazabimi rahmetim!"
Bir merhamet heykeli mahzun bakisli yetim...

Bugun agla cocugum, yarin aglayamazsin!
Simdi anladigini, sonra anlayamazsin!

Insanlik zincirinin ebediyet halkasi;
Cocuklarin kalbinde isler zaman rakkasi...

DESTAN


Durun kalabaliklar, bu cadde cikmaz sokak!
Haykirsam, kollarimi makas gibi acarak:
Durun, durun, bir dunya iniyor tepemizden,
Catirtilar geliyor karanlik kubbemizden,
Cekiyor tebe$irle yekun hattini afet;
Alevler icinde ev, ust katinda ziyafet!
Durum diye bir laf var, buyurun size durum;
Bu toprak cirkef oldu, bu gokyuzu bodrum!
Bir $ey koptu benden, $ey, Her$eyi tutan bir $ey.
Benim adim bay Necip, babamin ki Fazil bey,
Utanirdi burnunu gostermekten sutninem,
Kizimin gosterdigi, kefen bezine mahrem.
Ey tepetaklak ehram, ba$i ustunde bina;
Evde cinayet, tramvay arabasinda zina!
Bir kitap sarayinin bin dolusu iskambil;
Barajlar yikan $arap, sebil ustune sebil!
Ve ferman, kumardaki dort kralin buyrugu:
Ba$kentler haritasi, yerde sarho$ kusmugu!
Gecenler gecti seni, uctu pabucun dama,
Catla Sodom-Gomore, patla Bizans ve Roma!
Ottur yem borusunu ottur, ottur, borazan!
Bitpazarinda sattik, kalkamaz artik kazan!
Allah'in on pulunu bekleye dursun on kul;
Bir ki$iye tam dokuz, dokuz ki$iye bir pul.
Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara $ah olsa;
Ya$asin, kefenimin kefili karaborsa!
Kubur faresi hayat, meselesiz, gerceksiz;
Heykel destek ustunde, benim ruhum desteksiz.
Siyaset kavas, ilim kole, sanat ihtilac;
Serbest, verem ve sitma; mahpus, gumrukte ilac.
Bulbullere emir var: Lisan ogren vakvaktan;
Bahset tarih, baligin tirmandigi kavaktan!
Bak, arslan hakikate, ispinoz kafesinde;
Tartilan vatana bak, dalkavuk kefesinde!
Mezarda kan terliyor babamin iskeleti;
Ne yaptik, ne yaptilar mukaddes emaneti?
Ah! kucuk hokkabazlik, sefil aynali dolap;
Bir $apka, bir eldiven, bir maymun ve inkIlap!

Necip Fazil (1947)

DÖNEMEÇ


Bir gündü, hava ılık
Ve cadde kalabalık...
Bir kadın sapıverdi önümden dönemece;
Yalnız bir endam gördüm, arkasından, ipince.
Ve görmeden sevdiğim, işte bu kadın dedim,
Çarpıldım sendeledim.

Bir gündü mevsim bayat
Ve esnemekte hayat....
Dönemeçten bir tabut çıktı ve üç beş adam;
Yalnız bir âhenk sezdim, çerçevede bir endam.
Ve tabutta, incecik, o kadın var, anladım;
Bir köşede ağladım

Necip Fazıl Kısakürek (1940)

DUSMANIMA


Ey dusmanim, sen benim ifadem ve hizimsin;
Gunduz geceye muhtac, bana da sen lazimsin!..

DUZEN


Dogan gunesler her gun ayni da her gun yeni;
Ezelden ebededek, iste Islam duzeni!..

Necip Fazil, Cile 1978

EN YAKIN


Butun insanligi dovsen havanda,
Zerre zerre herkes yine yaliniz.
boslukta yol alan ucsuz kervanda,
Her sey tek basina, dag, tas ve yildiz.

Herkes bir vucutsuz hayal pesinde;
Esini kaybetmis herkes esinde.
Icinizde yiv yiv derinlesirde,
Ciksin karsiniza en yakininiz|

1972

FEZA PILOTU


Yirminci yuzyilin ablak yuzlu pilotu
Buldun mu Ay yuzunde olume care otu ?
Bir odun parcasina at diye binen cocuk
Basinda celik kulaf, sirtinda plastik gocuk.
Uzaklari yenmis Fatih edasindasin|
Dibsizligin dibini bulmak sevdasindasin...
Allah'a dil cikarir gibi kustah bir yaris...
Farkinda degilsin ki, Ay Dunya'ya bir karis
Fezada milyarlarca isik, yol, mesafe;
Seninki, saniyelik zafer, ilmi hurafe
Kavanozda, kendini deryada sanan balik;
Ne aci vahset, magrur ilimdeki kalabalik;
Fezada 'Allah diye bir sey yok' iddiasi
Gel gor, kac fuzeye denk, bir mu'minin duasi;
Rafa kaldirmak icin ruhlarini durduler;
Gunes diye kalpteki gunesi sondurduler.
Bilmediler; kalptedir, kalptedir asil feza;
Kalptedir, olumsuzluk kefili kutsi imza.
Sayidan sonsuzluga sinif gecirtecek not;
Bizdedir ve bizdedir Ars'a giden astronot,
Ve mekandan arinmis ve zamandan ilerde,
Fezayi teslim alma sirri bizimkilerde.

Bizimkiler isiga gem vurarda binerler;
Yerden goge cikmazlar, gokten yere inerler......

Necip Fazil KISAKUREK 1972

FIKIR SANCISI


Lafimin dostusunuz, cilemin yabancisi,
Yok mudur, sizin koyde, ceken fikir sancisi?

Necip Fazil, Cile 1980

GECILMEZ


Bu kapidan kol ve kanat kirilmadan gecilmez;
Esten,dosttan,sevgiliden ayrilmadan gecilmez.
Iceride bir has oda,yeri samur doseli;
Bu odadan gelsin diye cagrilmadan gecilmez.
Eti zehir,yagi zehir,bali zehir dunyada,
Butun fani lezzetlere darilmadan gecilmez.
Varlik nicin,yokluk nasil,yasamak ne,topyekun?
Akli yele saliverip cildirmadan gecilmez.
Kayalik bogazlarda yon arayan bir gemi;
Usta kaptan kilavuza varilmadan gecilmez.
Ne okudun,ne ogrendin,ne bildinse berhava;
Yer cokmeden,gok iki sak yarilmadan gecilmez.
Gecitlerin,kilitlerin yalniz O'nda sifresi;
Iste,iste o etege sarilmadan gecilmez!

Necip Fazil (1983)

GEL


Yuzun bir sebepsiz korkuyla ucuk,
O gun basucuma karalarla gel
Arkanda, cepcevre, kizil bir ufuk,
Tepende simsiyah kargalarla gel

Elinden, dal gibi duserken umit,
Ne bir hasret dinle, ne bir ah isit;
Bir yaprak ol, esen ruzgarlarla git,
Kirik bir tekne ol, dalgalarla gel..

NECIP FAZIL KISAKUREK (1930)

GELIR


Pervane dedigin, ceraga gelir;
Sular, kivrim kivrim, irmaga gelir.

Bulbul kovuldu mu dil bahcesinden,
Gak gak, karga; vak vak, kurbaga gelir.

O yon ki, ezelle ebed arasi
Ne sola kivrilir, ne saga gelir.

Gam cekme, boyle gitmez bu devran,
Nihayet sonuncu duraga gelir.

Hasretle beklenen gelir mutlaka;
Sultan fikir, sanli otaga gelir.

Yirtilir gunesin kapkara zari,
Dunyamiz yepyeni bir caga gelir.

Fuzeler kagniya doner ve nobet,
Isiktan da hizli Buraga gelir.

Gokyuzu, yeryuzu, helallesirler,
Nur, kactigi yerden topraga gelir.

Birlesir, kupkuru dalla yanik kok,
Yemyesil bir isik, yapraga gelir.

Kal'a nin burcundan cakar isaret;
Millet, dalga dalga bayraga gelir.

Necip Fazil KISAKUREK (1970)

GOLGELER


Gonlum ucmak dilerken semavi ulkelere;
Ayagim takiliyor yerdeki golgelere...

Necip Fazil, Cile 1982

GURBET


Dağda dolaşırken yakma kandili,
Fersiz gözlerimi dağlama gurbet!
Ne söylemez, akan suların dili,
Sessizlik içinde çağlama gurbet!
Titrek parmağınla tutup tığını.
Alnıma işleme kırışığını
Duvarda, emerek mum ışığını,
Bir veremli rengi bağlama gurbet
Gül büyütenlere mahsus hevesle,
Renk renk dertlerimi gözümde besle!
Yalnız, annem gibi, o ılık sesle,
İçimde dövünüp ağlama gurbet!..

Necip Fazıl Kısakürek (1923)

HABERI YOK


Su geceni durdursam, cekip de eteginden;
Soruversem: Haberin var mi oleceginden?

Necip Fazil, Cile 1939

HAYAT, MAYAT


Hayat, mayat diyorlar
Benim gozum mayat'ta.
Hayatin eksigi var:
Hayat eksik hayatta.

Takinsam, kanat, manat;
Kus, mus olsam segirtsem.
Bombos vatana inat,
Matan'a dogru gitsem...

Necip Fazil, 1940

ISARET


O ki, pinar basinda ceker suya hasret;
Kadininda kadina, yurdunda yurda hasret.
Yalan dunyada butun gorunusler igreti;
Her sey o seye hazin benzeyisten ibaret.

Var olan yokluklarin omrunu suruyorum
Asklar bombos kuruntu, hurriyetler esaret
Yalniz, 'Rakip' ismiyle Allah'i goruyorum
Bir yokluk ki, bu dunya, var olandan isaret...

N.F.Kisakurek (Cile) 1972

ISLAM


Her fikir, her inanis, tek mevsimlik vesselam;
Zaman ve mekan ustu biricik rejim, Islam...

Necip Fazil, Cile 1976

KADIN


Kalip degil bir fikir...
Elmas sorguclu fakir;
Acikta sirri bakir;

Kadin...

Colde kacan bir serap;
Yonu kementli mihrap...
Madeni som istirap;

Kadin...

Dipsiz hasrete tuzak;
En yakinken en uzak....
Tadi zehrinde erzak;

Kadin...

Bir isaret, bir misal;
Ayrilik remzi visal...
Allah'a yol bir timsal;

Kadin...

Necip Fazil, Cile 1983

KALDIRIMLAR


Sokaktayim, kimsesiz bir sokak ortasinda
Yuruyorum, arkama bakmadan yuruyorum
Yolumun karanliga karisan noktasinda
Sanki beni bekleyen bir hayal goruyorum.

Kara gozler kul rengi bulutlarla kapanik;
Evlerin bacasini kolluyor yildirimlar.
Bu gece yarisinda iki kisi uyanik:
Biri benim, biri de uzayan kaldirimlar

Icimde damla damla bir korku birikiyor;
Saniyorum her sokak basini kesmis devler,
Simsiyah comlarini uzerime dikiyor
Gozleri cikarilmis bir ama gibi evler

Kaldirimlar, istirap cekenlerin annesi
Kaldirimlar, icimde yasamis bir insandir.
Kaldirimlar, duyulur ses kesilince sesi,
Kaldirimlar, icimde uzayan bir lisandir.

Bana dusmez can vermek yumusak bir kucakta,
Ben bu kaldirimlarin emzirdigi cocugum.
Aman sabah olmasin bu karanlik sokakta,
Bu karanlik sokakta bitmesin yolculugum

Ben gideyim yol gitsin, ben gideyim yol gitsin;
Iki yanimdan aksin bir sel gibi fenerler.
Tak, tak, ayak sesimi ac kopekler isitsin;
Yolumda bir tak olsun zulmetten tas kemerler.

Ne isikta gezeyim, ne goze goruneyim;
Gunduzler size kalsin, verin karanliklari.
Islak bir yorgan gibi iyice buruneyim,
Ortun, ustume ortun serin karanliklari.

KARACAAHMET


Deryada sonsuzlugu zikretmeye ne zahmet!
Al sana, derya gibi sonsuz Karacaahmet!
Gobeginde yalanci sehrin, sahici belde;
Ona sor, gidenlerden kalan $ey neymis elde?
Mezar, mezar, zitlarin kenetlendigi nokta;
Mezar, mezar, varliga yol veren gecit, yokta...
Onda sirlarin sirri: Bulmak icin kaybetmek.
Parmaklarin saydigi ne varsa hep tuketmek.
Varmak o iklime ki, ugramaz ihtiyarlik;
Ebedi gencligin taht kurdugu yer, mezarlik.
Ebedi genclik olum, desem kimse inanmaz;
Ta$ ihtiyarlar, servi curur, olum yipranmaz.
Karacaahmet bana neler soyluyor, neler!
Diyor ki, viran olmaz tek bucak, viraneler,
Zaman deli gomlegi, onu yirtan da olum;
Olumde yekpare an, ne kesiklik, ne bolum...
Hep olmadan hic olmaz, hicin otesinde hep;
Bu mu dersin, taslarda donmus sukuta sebep?
Kavuklu, basortulu, fesli, basacik taslar;
Taslara yaslanmis da kuflu kemikten baslar,
Kum dolu gozleriyle suzuyor insanlari;
Suzuyor, sahi diye topraga basanlari.
Onlar ki, her nefeste habersiz oldugunden,
Gulup oynamaktalar, gelir gibi dugunden.
Onlar ki, sifirlarda rakamlari bulmuslar,
Fikirden kurtularak, olumden kurtulmuslar.
Soyle Karacaahmet, bu ne acikli talih!
Taslarina kapanmis, agliyor koca tarih!

Necip Fazil, Cile 1969

KAVANOZ


Bir cumbustur kopsa da, gece, yakamozlarda;
Munzevi baliklariz ayri kavanozlarda...

MEZAR


Kapiya ne icra memuru gelir,
Ne Birinci Sube sivil polisi....
Içerde kimine kus tüyü sedir;
Yüz üstü topraga düser kimisi....

Bir musiki orda zaman ve mekân....
Yildiz dolu feza küçük camekân....
Imkân atomunu çatlatan imkân....
Bir hiç ki, içinde heplerin hepsi

Necip Fazil Kisakürek (1978)

MUHASEBE


Ben artik ne $airim, ne fikra muharriri!
Sadece beyni zonklayanlardan biri!
Bakmayin tozduguma me$hur Babialide!
Bulmusum rahatimi ben bir tesellide.
Fikrin ne fahi$esi oldum, ne zamparasi!
Bir vicdanin, bilemem, kactir hava parasi?
Evet, kafam catliyor, guya ulvi hastalik;
Bendedir, duymadigi dertlerle kalabalik.
Buyuk meydana dustum, uctu fildisi kulem;
Milyonlarca ayagin altinda kaldi kellem.
Ustun cile, dev gibi geldi catti birden! Tos!!
Sen cuce sanatkarlik, sana busbutun paydos!
Cemiyet, ah cemiyet, yok edilen ruhiyle;
Ve cemiyet, cemiyet, yok edilen guruhiyle...
Cok var ki, bu hinc bende fikirdir, fikirse hinc!
Genc adam, al silahi; iman tilsimli kilinc!
Iste butun meselem, her meselenin basi,
Ben bir genc ariyorum, genclikle koprubasi!
Tirnagi en yirtici hayvanin pencesinden,
Daha keskin eliyle, basini ensesinden,
Ayirip o genc adam, uzansa yatagina;
Yerlestirse basini, iki diz kapagina;
Soruverse: Ben neyim ve bu hal neyin nesi?
Yeti$, yeti$, hey sonsuz varlik muhasebesi!
Disimda bir dunya var, zipzip gibi kuculen,
Icimde homurtular, inanma diye gulen...
Inanmiyorum, bana ogretilen tarihe!
Sebep ne, mezardansa bu hayati tercihe?
Uc katli ahsap evin her kati ayri alem!
Ust kat: Elinde tespih, agliyor babaannem,
Orta kat: (Mavs) oynayan annem ve asiklari,
Alt kat: Kizkardesimin (Tamtam) da cigliklari;
Bir kurtlu peynir gibi, ortasindan kestigim;
Buyrun ve maktaindan seyredin, iste evim!
Bu ne hazin agactir, butun ufkumu tutmu$!
Koku iffet, dalari taklit, meyvesi fuhu$...
Rahminde cemiyetin, ben dogum sancisiyim!
Mukaddes emanetin donmez davacisiyim!
Zamani kokutanlar murteci diyor bana;
Yukseldik saniyorlar, alcaldikca tabana.
Zaman, korkunc daire; ilk ve son nokta nerde?
Bazi geriden gelen, yuzbin devir ilerde!
Yeter senden cektigim, ey tersi donmus ahmak!
Bir saman kagidindan, butun is kopya almak;
Ve sonra kelimeler; kutlu, mutlu, ulusal.
Mavallari bastirdi devrim isimli masal.
Yeni cirkine mahkum, eskisi guzellerin;
Allah kuluna hakim, kullari heykellerin!
Bulustururlar bizi, elbet bir gun hesapta;
Lafini cok dinledik, simdi is inkilapta!
Bekleyin, gorecektir, duranlar yuruyeni!
Sabredin, gelecektir, solmaz, porsumez Yeni!
Karayel, bir kivilcim; simsiyah oldu ocak!
Gun dogmakta, anneler ne zaman doguracak?

Necip Fazil, 1947

MUJDE


Olecegiz; mujdeler olsun, mujdeler olsun!
Olumude olduren Rabbe secdeler olsun!

Necip Fazil, 1982

MUSLUMAN YUZU


O yuz, her hatti tevhid kaleminden bir satir;
O yuz ki, goz degince Allahi hatirlatir...

Necip Fazil, Cile 1976

NAKARAT


Kucukken derdi ki, dadim:
Cogu gitti, azi kaldi.
Buyudum, ihtiyarladim,
Cogu gitti, azi kaldi.

Vur kazmayi daga Ferhat
Cogu gitti, azi kaldi.
Kisne kir at, kisne kir at
Cogu gitti, azi kaldi.

Dogar bir gun benim gunum,
Cogu gitti, azi kaldi.
Kirk gun, kirk gece dugunum,
Cogu gitti, azi kaldi.

Ektik, ektik, yetisecek,
Cogu gitti, azi kaldi.
Butun yollar bitisecek,
Cogu gitti, azi kaldi.

Bir gun anlasilir siir;
Cogu gitti, azi kaldi.
Ekmek gibi azizlesir,
Cogu gitti, azi kaldi...

NE ARIYORUM


An oluyor bir garip duyguya variyorum,
Ben bu sefil dunyada acep ne ariyorum?..

Necip Fazil, 1939

O AN


Tas merdivenler gibi, asinmis ayaklardan,
Secde yerine carpa carpa alinim asinsa
Goklerin kamcisiyle yedigim dayaklardan,
Erisem de, tabutum bosmus gibi tasinsa

Bir garip insan olsam, benzemez hic kimseye;
Tek hece bilmez, tek renk gormez, tek ses isitmez.
Karanligi, yogursam nura donduresiye.
Tirmansam o ana ki, yek paredir ve bitmez.

N.F.Kisakurek (Cile) 1972

OLCU


Mujdecim, Kurtaricim, Efendim, Peygamberim;
Sana uymayan olcu, hayat olsa teperim!

Necip Fazil, Cile 1974

OLUNUN ODASI


Bir oda, yerde bir mum, perdeler indirilmis;
Yerde ciplak bir gomlek, korkusundan dirilmis.
Sutbeyaz duvarlarda, civilerin golgesi;
Artik ne bir citirti, ne de bir ayak sesi...
Yatiyor yataginda, dimdik, upuzun, olu;
Ustu, boynuna kadar bir carsafla ortulu.
Bezin ustunde, ayak parmaklarinin izi;
Mum alevinden sari, baygin ve donuk benzi.
Son nefesle gogsu bos, eli uzanmis yana;
Gozleri renkli bir cam, mihli ahsap tavana.
Sarkik dudaklarinin ucunda bir cizgi var;
Kucuk bir cizgi, kucuk, tutreyen bir an kadar.
Sarkik dudaklarinda asili titrek bir an;
Belli ki, birdenbire gitmis cirpinamadan.
Bu benim kendi olum, bu benim kendi olum;
Bana geldigi zaman, boyle gelecek olum...

Necip Fazil, Cile 1925

O


O, Allah'in emriyle Kainat Efendisi;
Varligin Taci, varlik nurunun ta kendisi... Necip Fazil, Cile 1974

SAKARYA TURKUSU


Insan bu, su misali, kivrim kivrim akar ya;
Bir yanda akan benim, obur yanda Sakarya.
Su iner yokuslardan, hep basamak basamak;
Benimse alin yazim, yokuslarda susamak.
Her sey akar, su, tarih, yildiz, insan ve fikir;
Oluklar cift; birinden nur akar, birinden kir.
Akista denetlenmis, buyuk, kucuk, kainat;
$u cikan buluta bak, bu inen suya inat!
Fakat Sakarya baska, yokus mu cikiyor ne,
Kursundan bir yuk binmis, kopukten govdesine;
Catliyor, yirtiniyor yokusu sokmek icin.
Hey Sakarya, kim demis suya vurulmaz percin?
Rabbim isterse, sular buklum buklum burulur,
Sirtina Sakarya'nin, Turk tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mi dustu bu yuk?
Bu dava hor, bu dava oksuz, bu dava buyuk!..

Ne agir imtihandir, basindaki, Sakarya!
Binbir basli kartali nasil tasir kanarya?

Insandir saniyordum mukaddes yuke hamal;
Hamallik ki, sonunda, ne rutbe var, ne de mal.
Yalniz aci bir lokma, zehirle pismis astan;
Ve ayrilik, anneden, vatandan, arkadastan;
simdi dovun Sakarya, dovunmek vakti bu an;
Kehkesanlara kacmis eski gunleri an!
Hani Yunus Emre ki, kiyinda geziyordu;
Hani ardina cil cil kubbeler serpen ordu?
Nerede kardeslerin, comert Nil, yesil Tuna;
Giden sanli akinci, ne gun doner yurduna?
Mermerlerin nabzinda hala carpar mI tekbir?
Bulur mu deli ruzgar o sedayi: Allah bir!
Butun bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran doktu geceler.

Vicdan azabina es, kayna kayna Sakarya,
Oz yurdunda garipsin, oz vataninda parya!

Insan ucbes damla kan, irmak ucbes damla su;
Bir hayata cattik ki, hayata kurmus pusu.
Geldi olumlu yalan, gitti olumsuz gercek;
Siz, hayat suren lesler, sizi kim diriltevek?
Kafdagini assalar, belki ceker de bir kil!
Bu ifritten sualin, kilini cekmez akil!
Sakarya, saf cocugu, masum Anadolu'nun,
Divanesi ikimiz kaldik Allah yolunun!
Sen ve Ben, gozyasiyla islanmis hamurdaniz;
Rengimize baksinlar, kandan ve camurdaniz!
Akrebin kiskacinda yogurmus bizi kader;
Aldirma, boyle gelmis, bu dunya boyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kivril, ben gideyim, son Peygamber kilavuz!

Yol onun, varlik onun, gerisi hep angarya;
Yuzustu cok surundun, ayaga kalk, Sakarya!..

SEN


Senden, senden, hep senden,
Akisler aynalarda,
Goge ciksam mahzenden;
Hasretim turnalardan.

Seni buldun bulduysam;
Gokten bir davet duysam
Ben ki, sucumu yuysam,
Su biter kurnalarda.

Garibe sensin vatan,
Nur yurdunu aratan
Sensin, sensin yaratan,
Rahmetli analarda.

N.F.Kisakurek (Cile) 1973

ZINDANDAN MEHMED'E MEKTUP


Zindanda iki hece.Mehmed'im lafta!
Baba katiliyle baban bir safta!
Bir de geri adim,boynunda yafta...

Halimi dusunup yanma Mehmed'im!
Kavusmak mi?..Belki ..Daha olmedim!

Avlu... Bir uzun yol... Tugla doseli,
Kirmizi tuglalar alti kosli.
Bu yol da tutuktur hapse duseli...

Git ve gel... Yuz adim...Bin yillik konak
Ne ayak dayanir buna ,ne tirnak!

Bir alem ki, gokler boru icinde.
Akil almazlarin zoru icinde
Ustuste sorular soru icinde.

Dusun mu,konus mu, sus mu ,unut mu?
Buradan insan mi cikar,tabut mu?

Bir idamlik Ali vardi,asildi
Kaydini dustuler,muhur basildi.
Gecti gitti,birkac gunluk fasildi

Ondan kalan,boynu buyuk ve sefil;
Bahceye diktigi uc bes karanfil...

Mudur bey dert dinler,bugun"maruzat"!
Catik kas...Hukumet dedikleri zat...
Beni Allah tutmus kim eder azat?

Anlamaz;yazsiz,pulsuz,dilkecem...
Anlamaz!ruhuma gecti bilekcem!

Saat bes dedi mi,bir yirticizil
Sayim var, maltada hizaya dizil!
Tek yekun icinde yazil ve cizil!

Insanlar zindanda birer kemmiyet;
Urbalarla kemik,mintanlarla et.

Somurtus ki bicak,nara ki tokat;
Zift dolu gozlerde karanlik kat kat...
Yalniz seccademin yonunde sefkat

Beni kimsecikler oksamaz madem
Op beni alnimdan,sen seccadem!

Cayci getir ilac kokulu caydan!
Dakika duselim,senelik paydan!
Zindanda dakika farksiz aydan

Karistir cayini zaman erisin
Kopuk kopuk,duman duman erisin!

Peykeler,duvara mihli peykeler
Duvarda,baslardan yagli lekeler
Gomulmus duvara,bas bas golgeler...

Duvar,katil duvar yolumu bictin
Kanla dolu sunger... Beynimi ictin

Sukut...Kivrim kivrim uzaklik uzar
Tek nokta secemez dunyada nazar
Yerinde mi acep,olu ve mezar?

Yeryuzu bosaldi habersiz miyiz?
Gunese goc varda ,kalan biz miyiz?

Ses demir,su demir ve ekmek demir...
Istersen demirde muhali kemir.
Ne gelir ki elden,kader bu,emeir...

Garip pencerecik,kucuk daracik;
Dunyaya kapali,Allah'a acik

Dua,dua eller karincalanmis;
Yildizlar avucta, gok parcalanmis
Gozyasi bir tarla,hep yoncalanmis

Bir soluk,bir tutsu,bir ucan bugu
Iplik ki incecik,orer boslugu

Ana rahmi zahir ,su bizim kogus
Karanliginda nur,yeniden dogus....
Sesler duymaktayim;Davran ve bogus!

Sen bir devsin,yuku agirdir devin!
Kalk ayaga,dimdik dogrul ve sevin!

Mehmed'im,sevinin ,baslar yuksekte!
Olsek de sevinin,eve donsek de!
Sanma bu tekerlek kalir tumsekte!

Yarin elbet bizim,elbet bizimdir!
Gun dogmus ,gun batmis ,ebed bizimdir

VEDA


Elimde, sukutun nabzini dinle,
Dinlede gonlumu aliver gitsin !
Saclarimdan tutup, kor gozlerinle,
Yasli gozlerime dali ver gitsin !

Yuru, golgen seni ugurlamakta,
Kuculup kuculup kaybol irakta,
Yolu tam donerken arkana bak da,
Kosede bir lahza kali ver gitsin !

Umidim yillarin seline dustu,
Sacinin en titrek teline dustu,
Kuru bir yaprak gibi eline dustu,
Istersen ruzgara saliver gitsin !

Necip Fazil--1923

ANA SAYFAYA GIDER